Bir dönem Türkiyede Cnbc-e ekranından takip etiğimiz 24 dizisi bir çoğumuzun hayatına girmeyi başarmıştı. Bu tek bir günün anlatıldığı her bölümü bir saat süren gerçek zamanlı bir dizi ve bu farklı yapısıyla diğer benzerlerinden ayrılır durumda. Türkiyede yayını üçüncü sezondan sonra devam etmediysede aslında dizi devam etmekte ve dünya çapında hayranlarını artırmakta. Durum böyle olunca 24 dizisinin oyun sektörünede kayması kaçınılmaz bir durumdu. LA limanında kimyasal silah taşıyan bir gemiye yapılan baskınla başlayan 24 The Game dizinin ikinci ve üçüncü sezonları arasındaki zaman diliminde geçen bir konuya sahip. Ayrıca hayranları için belirteyim diziden tanıdığımız her karakter oyunda mevcut. 24 The Game’in piyasaya dağıtımı Sony Computer Entertainment ve şu sıralar Elder Scrolls IV oyunuyla adını duyduğumuz 2K Games tarafından yapılıyor. Oyunu geliştiren firma ise SCE Studios.

Üçüncü kişi kameradan(Third-Person) oynanan 24 the game oynanış olarak shooter, driving ve bulmaca çözmenin bir karışımı gibi. Oyununda da dizideki gibi katiler, teröristler ve bombalar yani dizide olmasını beklediğimiz her şey mevcut. Dizideki karakterler bire bir başarılı modelemeler ile oyunda anime edilmiş ayrıca seslendirmelerde bir zat dizideki oyuncular tarafından yapılmış. Oyundaki bölüm arası animasyon klipler görsel anlamda başarılı olsada, çok uzun sürmesi yüzünden sıkıcı halle geliyor. Ayrıca bu uzun animasyon filmlere rağmen dizideki başarılı karakter kurgusu, oyunda doğru düzgün oluşmuyor. Ana karakterleri(iyi çocukları) diziden bildiğimiz için zaten bir problem yaşamıyoruz ancak haklamamız gereken kötü karakterler yüzeysel geçiliyor, uzun ara filmlere rağmen kötlerin eylem sebeplerini tatmin edici şekilde anlıyamıyoruz. Sadece kötü olmam gerektiği için bomba patlatıyorum der gibi güdük bırakılmışlar.

Oyunumuzun başarılı yanlarından bir tanesi kamera açılarının oynanışı kolaylaştıracak şekilde başarıyla oturtulmuş olması. Açılar bulunduğunuz pozisyona göre görüşü zorlaştırmayacak şekilde değişiyor. Ayrıca oynanışı kolaylaştıran yarı otomatik bir hedef alma ve düşmana kilitlenme sistemi de mevcut... Ayrıca kamera açılarını kendimizde değiştire biliyoruz. Ancak başlarda kamera kontrolü zor oluyor, mesela kamerayı sabitlemek için L1’e bastığımızda görüş açısı sabitlenene kadar kamera abuk sabuk dönüşler yapabiliyor.

Eğer oyunun yarı otomatik nişan sistemi kullanmassanız bazı anlarda hedefi vurmak gerçekten çok zorlaşıyor çünkü nişangâh (cursor) hızı ayarını tam oturtmak mümkün değil, ya çok hızlı ya da hantal kalıyor. Bu sebepten otomatik nişan sistemini sürekli kullanmak zorunda kallıyoruz. Bu sistem R1 tuşuna basılı tıtarak kullanılıyor, parmağımız R1 deyken sağ joy sticki hafifçe hareket etirerek düşmanlarımıza kolaylıkla nişan almak mümkün oluyor. Bu sistem sayesinde kolaylıkla head shoot yapmak ve kalabalık sahneleri bile kısa sürede temizlemek mümkün. Bu da oyunun keyifini azaltıyor, nişan sistemini kullanmazsanız düşmanları vurmak çok zor kullanırsanız da çok kolay oluyor.

Oyunun bir artısıda dizideki en karakteristik özellik olan 24 saatin gerçek zamanlı işlenişine sadık kalmış olmaları gerçi burda zaman dakkikası dakkikasına gerçekçi ilerlemiyor ancak belli bir zaman algısı var. Bu zaman akışı dizinin meşhur sarı dijital saati ile gösteriliyor, dizinin hayranları için hoş bir ayrıntı. Bu sarı saat dışında dizinin karakteristlik özellikleri, ekranın dörde bölünmesi filan gibi, oyuna basitce yerleştirilmiş.

24 The Game’in driving(sürüş) içeren bölümleride pek başarılı oluşturulamamış. Görevler genelde A noktasından B’ye git şeklinden ibaret kalıyor. Ve sürüş anlamında oyunumuz pek de tatmin sağlıyamıyor. Arabadan ziyade bir deniz botu kullanıyormuş hissi veren bir oynanış söz konusu. Gerçi bu bir yarış veya sürüş similasyon oyunu değil ancak medem ki oyuna böyle bir bölüm eklemişler sanırım bizim de bir şeyler beklemeye hakkımız var.
Oyunumuz bir Tom Clancs Siplinter Cell gibi gizlilik ve planlama gerektiren bazı bölümleride içeriyor. Ancak bu bölümler yapay zekanın yetersizliği yüzünden anlamsız ve basit kalıyor. Mesela ortalıkta dolaşan düşman askerler sağda solda yatan, sizin tarafınızda öldürülmüş arkadaşlarının yanından geçmelerine rağmen alarım vermeyi veya teakkuza geçmeyi bir türlü akıl edemiyorlar.


24 The Game ile ilgili bahsetmem gereken bir şeyde bölüm aralarında karşımıza çıkan mini oyunlar. Bunlar tutuklu sorgulama ve bilgisayar heckleyerek teröristlerin gizli bilgilerine ulaşmak şeklinde oyunlar. Bu olay başlarda hoş görünüyor ama aslında sırası gelen tuşlara basmaktan ibaret. GTAdeki dans bölümleri gibi pek özelliği olmayan sıkıcı oyunlar, üstelik buradaki başka bir problemde eğer bunları yapmazsanız normal oyun bölümlerine geçemiyorsunuz veya bölümlerde çok zorlanarak ilerleyebiliyorsunuz.


Oyunun grafikleri tatmin edici derecede, karakter madelemeri ve ayrınıları (kıyafetlerin kırışıklıkları filan) gayet iyi yapılmış ve kaplamalar düzgün. Bazı grafik hataları mevcut ama artık onları görmezden gelelim. Oyunun sesler efekteride çok iyi, çatışmalarda makineli tüfek sesleri kurşun vızıltıları filan neredeyse bir Black kalitesinde gayet güzel verilmiş. Ayrıca oyunun seslendirmeleride orijinal artisler tarafından yapılmış ve çok iyi, müzikler için özel bir şey söylemeye gerek yok.

Sonuç:
Açık söylemek gerekirse ben oyunu hiç sevmedim. Neticede beş yıldır süren bir dizinin oyunu olarak 24 The Game‘in bir Doomdan çok daha derin olmasını bekliyordum ama aradığımı bulabilmiş değilim. Oyuna eklenmiş bölümler arası uzun anime video klipler oyuna derinlik katmaktan ziyede sıkıntı yaratıp oyuncuyu baymaya yarıyor. Third-Person Shooter/macera türünde hazırlanan oyunumuz zaten bir çok baba shooterın çok çok altında bir oynanışa sahip birde bunun üzerine dizinin güçlü atmosferi sağlanamayınca zayıf bir oyun olmaya mahkum kalıyor. Ayrıca aradaki mini oyunlarda hep aynı şeylerin tekrarı olduğundan oyuncuyu kısa süre sonra sıkıyor...