Real Time Strategy (RTS) yani gerçek zamanlı stratej dendiği zaman akla ilk gelen seri Command & Conquer serisi olmuştur. Dune diyenleride duyar gibiyim. Ama yine de C&C oyunlarının devamlılığı nedeniyle Dune’a göre daha bir kalıcı olduğu bir gerçek.
RTS oyunları arasında Earth 2140’tan başlayan seri bizim için aslında bir hayli farklı bir yere sahiptir. Oyun çıktığı senelerde üçüncü boyuta dair henüz bir strateji motoru yapılmamıştı. Oyun iki boyutluydu fakat bu oyunun asıl özelliği çıktığı dönemde tamamen Türkçe desteğinin oluşuydu. Earth 2150 RTS dünyası için kısmi bir sürpriz olmuştu. Çünkü insanlar daha başarılı isimlerden daha yapıtlar beklerken Earth kendisinden hiç beklenmeyen bir kalite ile oyun severlerin karşısına geldi ve gönüllerde that kurmaya aday oldu. 2140 dünyadaki iki gücün savaşını, 2150 dünyanın paylaşılacak yerinin kalmayıp yeni kaynakların ve yeni yerleşim yerlerinin aranmasını ve bu yazımda tanıtacağım Earth 2160 ise artık yaşanamayacak dünyadan kaçararak Mars’ta verilen özgürlük mücadelesini konu alıyor
Oyunun senaryosu ile başlamışken hemen ırklardan bahsetmek istiyorum. Oyunda 4 adet ırk bulunuyor. Eurasian Dynasty (ED) kendilerini savunmaya adamış insan topluluğu, Lunar Corporation (LC) tamamını kadınların oluşturduğu barışçıl ırk, United Civiziled States (UCS) savaş robotlarının oluşturduğu bir topluluk ki adından da anlaşıldığı gibi yok etmeye yönelik bir topluluk. Bunlar Mars dışı bulunan ırklar. Son ırkımız ise Mars’ın kendi bünyesinde barındırıp UCS onları uyandırana kadar uyuyan ırk; yaratık ırkı.
RTS veya normal stratejilerde olduğu gibi her ırkın görüntüsünden teknolojilerine, unite çeşidinden kültürel yapılarına kadar farklı olması bu oyunda da mevcut. Her ırkın diğer ırklara nazaran bazı avantajları veya bazı dezavantajları var. Örneğin UCS saldırıları çok etkili olurken savunmaları oldukça yetersiz oluyor. Ya da yaratık ırkı UCS gibi alenen değil sessiz ve derinden saldırılarla çözüme gitmeye çalışıyor. Bunun gibi bir çok farklılıklar var fakat oyunda en iyi ırk diyebileceğim bir ırk yok. Yeterince dengeli bir şekilde paylaşım yapılmış. Bunu sizlerde oyunu bütün ırklarla oynadığınız zaman anlayabileceksiniz.
Oyunun teknik özelliklere baktığımız zaman yüzümüz gülmeye devam ediyor. 3 boyutlu unite grafikleri, unite ve çevre modellemeleri oldukça temiz ve güzel olmuş. Ayrıca gündüz ve gece öğeleri oldukça oyuna güzel yansıtılmış. Bu öğe sadece grafiksel anlamda kalmamış. Oynanışa etkisi de olmuş. Örneğin birlikleriniz geceleri daha az görüş açısına sahip olabiliyor. Bu durumda bazı birliklerinizin farlarını açabiliyorsunuz. Fakat bu da sizi tam tambiri ile “lamba” gibi ortaya çıkarıyor. Düşmanlarınıza farlarınızla “Ben burdayım gelin beni vurun” diyorsunuz. Neyse… Grafiklerin bu kadar temiz bu kadar güzel oluşununda bir sonucu oluyor. Yüksek sistem gereksinimleri. En azından 2 GHz’lik bir işlemci ve 128 MB’lık bir ekran kartına sahip olmalısınız ki bahsettiğim “görsel şölen”e bakabilesiniz.
Oyunun ses efektleri olması gerektiği gibi. Fakat müzikler çalması gerektiği gibi çalmıyor. Daha doğrusu çalması gerektiği yerde çalmıyorlar. Savaş anında yavaş tempoda bir müzik ya da güzel güzel birliklerinizi gezdirirken çalan gaz bir müzik oyunu kötü gösteriyor.
Oyunun bir başka problemi de yapay zekası. İyi bir geçmişi olan, serisinin üçüncü oyunu olan ve bu kadar güzel grafiklere sahip olan bir RTS’de bu kadar saçmalayabilen yapay zeka neden olmuş anlayabilmiş değilim. Oyunun geneline etki yapmıyor belki ama bazı görevlerin bazı anlarında olan şeyler sizi oyundan soğutabilir dikkatli olun. Oyunun yamasının bu duruma kısmen çözüm getirdiği söylensede benim gibi kusursuzluğu arayan strateji severler oldukça sinirlenecek.
Sonuçta bu sıralar bilgisayarlarımıza çok fazla RTS (hatta genel anlamda bütün strateji türü) uğramıyor. Earth 2160 bir kaç eksisine rağmen sizi tatmin edecek hatta başına bağlayabilecek bir oyun. Geçtiğimiz günlerde orjinal paketinin ülkemizde satılmaya başlandığını da hatırlatırsak sanırım sizin için çoklu oyuncu modunda savaşmakta cazip gelecektir. Hepinize İyi Oyunlar…